Atatürkün Siyaset İlmi, Devler İradesi..
Prensibimiz hiç kimseyi, olayların sivrilttiği kişiler etrafında eli göğsünde durdurmak gayesini hedef almaz.
Asla hatırdan çıkarmamalısınız: Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de yarın da dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılık teşkil edecektir.
Benim havarîlerim yoktur. Memleket ve millete kimler hizmet eder ve hizmet liyakat ve kudretini gösterir ise, “havari” onlardır.
Asla hatırdan çıkarmamalısınız: Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de yarın da dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılık teşkil edecektir.
Şu ve bu tarzda, birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz, bunun hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yoktur. Eğer şunun bunun güleryüz göstermesinden kuvvet almaya tenezzül ederseniz, halinizi bilmem, fakat geleceğiniz çürük olur. ( 1908 )
En iyi siyasetin her türlü anlamıyla en çok kuvvetli olmakta bulunduğunu kabul ederim. En çok kuvvetli olmak tabirinden amacın, yalnız silah kuvveti olduğunu zannetmeyiniz. Aksine, asker olmama rağmen bu bence, kuvvetten elde edilen neticeyi meydana getiren etkenlerin sonuncusudur. Benim amacım manevi, ilmi, ahlaki ve teknik yönden kuvvetli olmaktır. Bu saydığım niteliklerden yoksun olan bir milletin bütün kişilerinin en son silahlarla donatıldığını varsaysak bile kuvvetli olduğunu kabul etmek doğru olmaz. ( 1918 )
Bir devlet adamı, kendi insanî hislerine tabi olarak devlet meselelerini halledemez, o yetkiye sahip değildir. Memleket kimsenin malı, mülkü değildir. Yalnız, biz Türkler memleket ve milletin idaresini elimize aldığımız zaman, yetki ve sorumluluğumuza verilen yüksek seviyeli devlet işlerini yabancılarla çözümlemeyi kural ( gelenek ) kabul ediyor ve bu tutumumuzla bir çocuk gibi aldanıyoruz. ( 1918 )
İnsan yaşadığı, bulunduğu ve çalıştığı muhit içinde, o devri sevk ve ,idare edenlerle beraber ve bir görüşte olursa aynı muhit ve devrin adamı olmaktan çıkamaz. ( 1918 )
Hakikati konuşmaktan korkmayınız. ( 1918 )
Siyasî kavgaların çoğu neticesizdir. Fakat toplumsal çalışma her vakit için verimlidir. Bizim aydınlar buna çalışmalı. Neden Anadolu’ya gelip uğramazlar? Neden milletle doğrudan doğruya temesta bulunmazlar? Memleketi gezmeli, milleti tanımalı. Eksiği nedir görüp göstermeli. Milleti sevmek böyle olur. Yoksa lâfla sevgi fayda vermez.( 1919 )
Bence muhalefet saygıdeğerdir. Çünkü o da bir inceleme, bir inanç ürünüdür. Fakat yapılacak itirazlar akla uygun, ılımlı ve haklı sebeplere dayanmıyorsa muhalefet değersiz olur. ( 1919 )
Memleket olmazsa parti kaç para eder. Öncelikle memleket esenliğe çıkmalı ki partiler de ondan sonra bir siyasi, bir sosyal esasa, düşünceye dayanarak kurulabilsin. ( 1919 )
Millete dost görünüp de ilk fırsatta iktidara geçtikten sonra onun gerçek ihtiyaçlarını düşünecek yerde memleketi kendi istediği yolda götüren, laf anlamayan, yetkililerin uyarılarına kulak asmayan, millette mevcut kuvvetleri şahsına bağlamaya çalışan kahraman yüzlü insanlardan hayli zarar görüldü. ( 1919 )
Yemin mukaddes bir sözleşme demektir. Namus sahibi olan bir kimse verdiği sözden dönmez. ( 1919 )
Memleket ve millet işlerinde, radikal hareket etmek ve açık olmak lâzımdır. ( 1919 )
Millete efendilik yoktur. Hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur. ( 1921 )
Memleket işlerinde, millet işlerinde, gerçek işlerde duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz. ( 1921 )
Dünyda hükümet için yasal yalnız ve tek bir esas vardır. O da karşılıklı görüşme ve danışmadan ibarettir. Hükümet için ilk ve esas şart yalnız ve yalnız karşılıklı görüşme ve danışmadır. ( 1921 )
Her ne suretle olursa olsun, hizmet edenler milletten büyük ödüller bekliyorlarsa kesinlikle doğru bir harekette bulunmuş olmazlar. Milletten çok şey istememeliyiz. Hizmet edenler vazifelerini yerine getirmekten başka bir şey yapmamışlardır. ( 1921 )
Bir millete, özellikle bir milletin yönetiminden sorumlu bulunan yöneticilerin kişisel ihtirasları, kişisel münakaşaları milli ve vatani vazifelerin gerektirdiği yüce duyguların üzerine çıkacak dereceye varmış olan memleketlerde, dağılmaktan ve batmaktan kurtulmak mümkün değildir. ( 1921 )
Millet ve memleketten kaynak ve dayanak almayan ve onun gerçek çıkarları ile hiç ilişkisi olmayacak şekilde ya sırf teorik veya hissi şahsi programlar etrafında parti kurmaya kalkışacak insanların, millet tarafından benimsenme şerefine erişeceklerini zannetmiyorum.
Benim bütün çalışmalarda ve yapılan işlerde hareket kuralı saydığım bir şey vardır. O da meydana getirilen kurum ve kuruluşların şahısla değil, gerçeklerle yaşatılabileceğidir. Bu nedenle herhangi bir program, şunun programı olarak değil, fakat millet ve memleket ihtiyaçlarına cevap verecek düşünce ve tedbirleri içine alması nedeniyle kıymet ve saygı kazanabilir. ( 1922 )
Gerçi, asıl olan millettir, toplumdur. Onun da umumî idaresi, Meclis’te belirir; bu her yerde böyledir. Fakat, dertler de vardır. Meclis, memleket ve devlet işlerini fertlerle, şahıslarla yapmaktadır. Her devletin işlerini yöneten şahıs ve şahıslar meydandadır. Hakikati mânasız görüşlerle inkâra yer yoktur. ( 1922 )
Bir hükümet iyi midir, kötü müdür? Hangi hükümetin iyi veya kötü olduğunu anlamak için, “Hükümetten amaç nedir?” Bunu düşünmek lâzımdır. Hükümetin iki hedefi vardır. Biri milletin kollanmasını ve ikincisi milletin refahını temin etmek. Bu iki şeyi temin eden hükümet iyi, edemeyen kötüdür. ( 1923 )
Hükümetin varlığının sebebi, memleketin güvenliğini, milletin huzur ve rahatını temin etmektir. Bütün memlekette istikrarlı bir güvenlik egemen olmalıdır. Millet büyük bir huzur ve emniyet içinde rahat bulunmalıdır. Memleketimizin herhangi bir köşesinde halkın emniyetini, devletin bütünlük ve güvenliğini bozmaya kalkışanlar devletin bütün kuvvetlerini karşılarında bulmalıdırlar. ( 1923 )
İdealimizi açıkça ifade etmeliyiz. Onu imanla duymalı ve onu çok ısrarla izlemeliyiz. Kişisel çıkarlarımızdan, bencil emellerimizden sıyrılmayı ancak böyle canlı ve alevli ideal sayesinde başaracağız. ( 1923 )
Memlekete hizmet etmek isteyenler açık kalpli olmalıdır. Açık söylemelidirler. Milletle, milleti sevk ve idare eden insanlar açık kalple görüşmelidirler. Yapılacak şeyler olduğu gibi ifade olunmalıdır. Yoksa boş laflarla milleti aldatmak, bozmak demektir. Prensibimiz daima millete gerçeklerin söylenmesi olmalıdır. Ancak bu usul, milleti aydınlatabilir. Millete gerçeği açıklayanların kendileri de aldanmadıklarından emin olmalıdır.
Arkadaşlar! Benim bütün hayatımda izlediğim yöntem budur. ( 1923 )
Şunu kesin olarak bilmek gerekir ki, kazanılan şey hayat ve namustur. Buna saldırı, hayat ve namusumuza saldırıdır. Her kişinin bu gibi hareketlere dikkat etmesi ve onlara karşı son derece uyanık bulunması lazımdır. İşte bu görüşle milletin içinde bir kişi olarak ve tekrar millet tarafından seçişirsem, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üye sıfatı ile çalışmayı vazife olarak kabul ediyorum.
Ne ben ve ne siz şahıslarımız üzerinde durumlar yaratmaya kalkışmayalım. Biz hepimiz o şekilde çalışalım ki, kuracağımız şey milli bir müessese olsu. Bu da millete siyasi terbiye vermekle olur. ( 1923 )
Bu memlekette çalışmak isteyenler, bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli, bu milletle aynı şartlar içinde yaşamalı ki ne yapmak gerekeceğini ciddi olarak hissedebilsinler. ( 1923 )
Biz bugün doğrudan doğruya milletin ruhuna, vicdanına, eğilimine uygun olan maddi ve esaslı noktalara dayanıyoruz. Hükümetimiz bir şahsın görüşüne bağımlı olmaktan uzaktır. Hükümetimiz şahsi görüşlerin olulturulmasına âlet olmamaktadır. ( 1923 )
Benim ve hepimizin düşünmeye mecbur olduğumuz şey, gerçekten bu memleket ve milleti kurtarabilecek beyinlerin, vatansevelerin bir araya gelmesini sağlamaktan ibarettir. Bu erdemlere sahip bulunan insanlar her nerede ise ve her ne ise onları bulmak ve milletin alın yazısının çizileceği meclisin içine koymak lâzımdır.
Davranışların tespitinde akıl, ilim ve tecrübe hakim olmalıdır. Maddi ve gerçekçi atılımlarda bulunmak zorundayız. ( 1923 )
Bakanlar ki millet vekillerinden oluyor ve olması lazımdır; bunların mutlaka uzman olmasını sağlamak mümkün değildir. Halbuki her yönetim sahasında esaslı ve çok bilgili şekilde hareket etmek lâzımdır. Bunu bakan sağlayamaz. İkincisi uzman bir bakan bulunmuş olsa bile, bunlar aynı ve devamlı olmadığından değişebilecekleri için, onun yerine uzmanların uzmanların başladığı işi takip etmek üzere uzman olmayan bir bakan gelebilir. Bu nedenle işlerde uzman olmalarını bakanlardan beklememek lazımdır. Genişletilecek çok nokta vardır.
Her bakanlığın emrinde bir uzmanlar heyeti bulundurmak gerekir. Bu uzmanlar heyetinin durumunun bakan kadar ve belki bakandan daha sağlam olması lazımdır. Bütün faaliyetlerin projeleri orada düşünülmelidir ve eğer projeyi bakan yetkisi içinde ise yapar, değilse bakanlar kuruluna getirir. Onun yetkisi içinde de değilse, Meclise gelir. Ve bu projeler uzmanlar heyetinin projesi olabilir. Bununla beraber bakan projede değişiklik yapsa bile faaliyetin ana yönü değişmez.
Üst düzey yöneticilerin siyasetle ilgisine gelince; uygulamaya bakacak olursak, küçük memurlar değil fakat üst düzey yöneticilerinin özellikle idare amirleri, iktidarda bulunanların siyasetini takip eder. Hükümetler siyasi gruplara dayandığı için, iktidara geldiklerinde bütün üst düzey yöneticilerinin yalnız kendi görüşleri paralelinde davranmasını arzu ederler. Uygulama budur! ( 1923 )
Bugünkü hükümet iyi midir, kötü müdür? Her hükümet hem iyidir, hem kötü. Hükümetin iyi veya kötü olduğunu anlayabilmeyi hükümetin kuruluş amacında aramak lâzımdır.
Amaç, hükümet kuran milletin huzur ve rahatını sağlamaktır. Bunu sağlayan her hükümet şekli iyidir. Şimdi bugünkü hükümet şekliyle öncekiler arasında bir karşılaştırma yapalım: Millî olmayan önceki hükümet milletin rafahını korudu mu? Gerçekte önceki hükümetler birçok yerler zaptetti. Fakat oralardan geri çekile çekile bugün tespit etmeye uğraştığımız bir sınıra geldi. Kayıplarımızın yani eski hükümet şeklindeki kaybımızın derecesini birkaç örnek ile anlayabileceğiz. Süveyş Kanalı açıldıktan sonra Yemen’de kaybedilen Türk evlâtlarının miktarı 1,5 milyon civarındadır. Afrika ve Suriye’nin elde tutulması için feda edilen Türk evlâtları da haddinden fazladır. Milletimiz baştan ayağa kadar çok fakirdir ve refah ve mutluluktan da uzaktır. 2 – 3 sene önce Samsun’da halk bir miting yapıyordu. Yabancılar halkın miting yapıp yapmadığına merakla baktıktan sonra “Hayır miting olmadı bir takım hammal toplandı” demişlerdir. Halbuki efendiler bunlar yoksulluk ve çaresizlik içindeki milletin fertleri idi. Milletin refah ve mutluluğunu temin etmeyen hükümet zararlıdır, kötüdür ve terketmek lazımdır. Fakat biz onu kolay kolay terkedemedik. Ve millet ondan kurtulabilmek için çok fedâkârlık yapmıştır ve daha çok fedâkârlığa lüzum vardır. Bugünkü hükümet şeklimiz iyi midir? İyidir. ( 1923 )
Milli amaçlardan çok şahsi çıkarlar esasına dayalı siyasi kuruluşlardan ve bu kuruluşların kandırmalarından, çatışmalarından doğmuş olan şekillerin halen cezasını çekmekte olan milleti aynı nitelikte birtakım yararsız, basit faaliyetlere yöneltmek kadar büyük günah yoktur.
Bu ifade ile belirtilmek istenen şudur; ismi parti olan halk kuruluşundan amaç milletten bir kısmının, halktan bazılarının diğer kişi ve sınıfların zararına çıkar sağlamak değildir. Belki birbirinden ayrı ve birbirinin dışında olmayıp halk adı altında bulunan tüm milleti birlik ve beraberlikle ortak ve genel olan gerçek refaha ulaştırmak için faaliyete getirmektir. ( 1923 )
İçinizde memleketi ve milleti en çok seven, aklına, anlayışına, vicdanına en çok güvendiğiniz insanları seçiniz. Ancak bu sayede meclis sizin arzularınızı yapmaya, layık olduğunuz refahı sağlama gücüne sahip olacaktır. ( 1923 )
Ben öyle bir parti kurulmasını düşünüyorum ki, bu parti milletin bütün sınıflarının refah ve saadetini sağlamaya yönelik bir programa sahip olsun. Milletimizin şartları buna uygundur. ( 1923 )
Bu milletin siyasi partilerden çok canı yanmıştır. Şunu arzedeyim ki, diğer memleketlerde partiler mutlaka ekonomik amaçlar üzerine kurulmuş ve kurulmaktadır.
Çünkü o memleketlerde çeşitli sınıflar vardır. Bir sınıfın Bir sınıfın çıkarını korumak için kurulan siyasi bir partiye karşı diğer bir sınıfın çıkarını koruma amacıyla bir parti kurulur. Bu çok doğaldır. ( 1923 )
Partinin programı bütün millete refah ve mutluluk sağlamaya yönelik olacaktır. Görüşlerimizi beraber çalışmak istediğimiz insanlardan oluşan partiye bildirmek lazımdır. Bir de bu partinin memleketeki bütün teşkilatının aynı esasları tamamen benimsemesi sağlanmalıdır. Yoksa halkı kendi haline bırakacak olursak bir adım ileri atılamaz; program elimizde kalır. Bütün milleti akılcı bir çalışma programı ile ilgilendirmek faydalı, verimli olur. ( 1923 )
Mesele programdadır. Ve isim değişikliği ile kimseyi aldatamayız. Ortaya koyacağımız milletin programı olacak. Memleketin tümünün yararına ve ona hizmet eden bir program yapılmalıdır…
Partinin programı belirli ve kesin olursa, partiye dahil olanlar o programı ya takip eder, ya etmez! Ve belki ilk kuruluş döneminde böyle olacaktır. Fakat ergeç fikir ve hareketlerde birleşme ve dayanışma sağlanacaktır. Siyasi terbiye, siyasi ahlak lüzumunu hissettirecektir. Böyle bir parti millet için bu görüş açısından bir ekol olacaktır. ( 1923 )
Ben istiyorum ki, program milletin ihtiyaçlarına uygun olsun. Bu programla, bu memleketle ve bu milletle ilgili olan bütün aydınların ihtisas sahiplerinin ilgisi olsun. O zaman bu, benim programım değil, bütün milletin programıdır, hepinizin programıdır. Bütün millet o programın içinde kendi hissini, kendi fikrini görecektir. Doğal olarak böyle bir programı ortaklaşa takip etmek için bir heves ve gayret de meydana gelecektir. Ve zaten gerçek bir program da bence başka türlü olamaz. Yalnız bir adamın ihtisası çok şey bilemeye yeterli değildir. Geri kalmış bir milleti kalkındırmak için takip edilecek görüşleri yoğun bir şekilde ifade etmek de o kadar kolay değildir. Yalnız bu memlekete ait bilgi ile de yetinilemez. Çeşitli ve gelişmiş milletlerin yaşamalarındaki safhaları bilmek gereklidir. ( 1923 )
Siyasi teşkilatlanmada partiler ekonomik amaçlara dayanarak oluşurlar. Parti kurulmasından başka bir amaç yoktur. Başka amaçla kurulan partiler gerçek parti değildir. Onlar hırs, çıkar ve çapulcu partilerdir. O halde biz öyle bir parti kuracağız ki, bundan bütün milletin ayrım gözetmeksizin çıkarını ve korunma vasıtalarını ve mutluluğunu sağlamayı vazife edinebilsin. ( 1923 )
Partinin programı sadece bir kişinin kafasından çıkamaz. Onun için memleketimizin bir çok bölgesini incelemiş ve ihtiyacını görmüş, Avrupa’daki ilerleme ve uygarlaşma derecesini incelemiş kişilerden yararlanmak lazımdır…
Program yaparken hayallere de kapılmamak gerekir. Bu nedenle biz haddimizi ve teşebbüsümüzde atacağımız adımın derecesini düşünerek program yapmalıyız! Bizim şimdiye kadar işlerimizdeki başarısızlık, gerçekleşmeyecek istekler ve hayaller peşinde dolaşmamızdandır. Ölçülü ve akla uygun bir çerçevede kalmalıdır. Gerçekçi olmayan şeylere değer vermemeliyiz! Hedefe ulaşmak için takip edeceğimiz yolu hislerimizle değil, aklımızla çizmeliyiz! ( 1923 )
Milli egemelik esasına dayalı ve özellikle Cumhuriyet idaresine sahip bulunan memleketlerde siyasi partilerin varlıkları doğaldır. ( 1924 )
Kendilerine bir milletin kaderi emanet edilen ( bırakılan ) adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin gerçek ve sağlanması mümkün menfaatleri yolunda kullanmaktan sorumlu olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. ( 1924 )
Yüzyıllardan beri Türkiye’yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir, fakat yalnız bir şeyi düşünmemmişlerdir; Türkiye’yi. Bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararları ancak bir şekilde karşılayabiliriz: O da artık Türkiye’de Türkiye’den başka bir şey düşünmemek. Ancak bu düşünceyle hareket ederek her türlü selamet ve mutluluk hedeflerine ulaşabiliriz. ( 1924 )
Memleket tam bir birliğe muhtaçtır. Sıradan politikacılıkla milleti parçalamak ihanettir. ( 1925 )
Geçmişte, en büyük felâketleri hazırlayan bir geçmişte, çok derin geçmişlerde bile Türk milletini benliğinden çıkaran bir teşkilât vardı ki, ona devlet ve hükümet teşkilâtı derlerdi. Millet, hükümet teşkilâtının görünüşte esiri idi. Bu onun görünen manzarası idi. Halbuki Tük esaret kabul etmeyen bir millettir, Türk milleti esir olmamıştır.
Yalnız hükümet başka bir durumda kalmış, millet de hükümete ilgisiz ve ondan nefret eder bir durumda kalmıştır. İşte bunun için çok felâketler oldu. Fakat bunların meydana gelişleri devlet, hükümet teşkilâtı üzerinde oldu. Mahvolan devletler idi ve devlet ölmüştür. Fakat Türk milleti görüyorsunuz ki, daha kuvvetli, daha şerefli olarak yaşamakta devam etmektedir. Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilâtı ve hükümettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten başka bir şey olmadıklarını ve milletin ilerlemesi, yücelmesi ve ona hizmet eden devlet memurları için başarılar dilerim. ( 1925 )
Milleti idare prensibimiz, milletin ortak ve genel düşünce ve eğilimine uymaktadır. Bu düşünce ve eğilimin gerçek ve ciddi olabilmesi, milletin maddi ve manevi ihtiyaç kaynaklarından gelmesine bağlıdır. ( 1925 )
Ankara hükümet merkezidir. Ve daima hükümet merkezi kalacaktır. ( 1925 )
Memleket ve millet hizmetlerinde önder olmak isteyenlerin ilham kaynağı milletin hakiki hisleri ve istekleridir. Bizim söz edilmeye değer bir hareketimiz varsa, o da milletin duygu ve eğilimlerinin varlığına temas etmeye çalışmaktan ibarettir. Her türlü başarı sırrının, her çeşit kuvvetin, kudretin hakiki kaynağının milletin kendisi olduğuna kanaatimiz tamdır. ( 1925 )
Bizim açık ve uygulanabilir gördüğümüz siyaset milli siyasettir. Dünyanın bugünkü genel şartları ve yüzyılların beyinlerde ve karakterlerde biriktirdiği gerçekler karşısında hayalperest olmak kadar büyük hata olamaz. Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın, mantığın ifadesi böyledir.
Milletimizin güçlü, mutlu ve kararlı olarak yaşayabilmesi için, devletin her yönüyle milli bir politika izlemesi ve bu politikanın bünyemize tamamen uygun ve dayalı olması lazımdır. Milli siyaset dediğim zaman kastettiğim anlam ve işaret etmek istediğim husus şudur: Milli sınırlarımız içinde, herşeyden önce kendi kuvvetimize dayanıp varlığımızı koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluğu ve kalkınmasına çalışmak… Rastgele bitmeyen emeller peşinde milleti uğraştırmamak, zarara uğratmamak… Medeni dünyadan, medeni ve insanca muameleyi, karşılıklı dostluğu beklemektir. ( 1927 )
Milli egemenlik esasına göre idare edilen ve medeni devletlerde, kabul edilmiş ve fiilen geçerli bulunan esas; milletin genel isteklerini en çok temsil eden ve bu isteklerin bğlı olduğu menfaat ve gerekleri, en yüksek kudretle ve yetki ile yapabilecek siyasi grubun, devlet işlerinin idaresini üzerine alması ve bu sorumluluğu en yüksek liderinin omzuna bırakması prensibinden ibarettir.
Zaten bu şartları kazanamayan bir hükümet vazife yapamaz. Hükümetin kuvvetli bir grup üyeleri arasında ve fakat birinci derecede olmayanlarından zayıf bir hükümet yapmak ve onu partinin birinci liderlerinin emir ve öğütleriyle yürütmeye kalkışmak fikri, elbette doğru değildir. Bunun feci neticeleri, bilhassa Osmanlı Devleti’nin son günlerinde görülnüştür. İttihat ve Terakki liderlerinin elinde oyuncak olan sadrazamlardan ve onların hükümetlerinden, millete gelen zararlar sayılmayacak kadar çok değil midir?..
Kural ve yöntem olarak milletin çoğunluğunu temsil eden ve özel amacı belli olan parti, hükümeti kurma sorumluluğunu üzerine alır ve kendi amaç ve prensiplerini memlekete uygular. ( 1927 )
Bir milletin siyasi geleceğinde mevki sahibi olabilmek için onun ihtiyacını tesbit ve kudretini takdirde ehliyet sahibi olmak birinci şarttır. ( 1927 )
Muhterem milletime, şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetişerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki asıl cevheri, çok iyi incelemek dikkatinden, bir an vazgeçmesin! ( 1927 )
Yurt içinde bozgunculuğa ve anlaşmazlığa müsaade etmeyen ve nimet ve külfeti bütün memlekette her vatandaş için eşit tutan milli sınırları içinde ekonomik gelişmeye çalışmamızı adamak; İşte iç siyasetimizin esası bu olacaktır. ( 1927 )
Mecliste, çoğunluğu olan partinin, hükümetin kurulmasını muhalefet ve azınlıkta bulunan bir partiye bırakması ise asla söz konusu olamaz. ( 1927 )
Milletin hatalardan korunması için tek sağlıklı çözüm, düşünce ve yaptığı işleriyle milletin güvenini kazanmış, siyasi bir partinin seçimde millete yol göstermesidir. ( 1927 )
“Parti dini fikir ve inançlara saygılıdır” kuralını bayrak olarak eline alan kişilerden, iyi niyetlilik beklenebilir miydi? Bu bayrak, asırlardan beri, cahil ve bağnazları, hurafelere inananları kandırarak özel amaçlar elde etmeye kalkışmamış olanların taşıdıkları bayrak değil miydi? Türk milleti, asırlardan beri, sonsuz felâketlere, içinden çıkabilmek için büyük fedakârlıklar gerektiren, pis bataklıklara, hep bu bayrak gösterilerek sevk olunmamış mıydı?
Cumhuriyetçi ve yenilikten yana olduklarını zannettirmek isteyenlerin, aynı bayrakla ortaya atılmaları, dini tutuculuğu coşturarak milleti, Cumhuriyetin, ilerleme ve yenileşmenin tümüne karşı kışkırtmak değil miydi? Yeni parti, dini inanç ve düşüncelere saygı perdesi altında; biz halifeliği tekrar isteriz; biz yeni kanunlar istemeyiz; bizce Mecelle yeterlidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler, biz sizi himaye edeceğiz; bizimle beraber olunuz. Çünkü Mustafa Kemal’in partisi halifeliği kaldırdı. İslamiyeti bozuyor. Sizi gâvur yapacak, size şapka giydirecektir diye bağırmıyor muydu! Yeni partinin kullandığı formül, bu gericilik feryatlarıyla dolu değildir denilebilir mi? ( 1927 )
Politika âleminde, birçok oyunlar görülür. Fakat kutsal bir idealin belirtisi olan Cumhuriyet iderasine, çağdaş harekete karşı cahillik ve tutuculuk ve her çeşit düşmanlık ayağa kalktığı zaman özellikle yenilikten ve cumhuriyetten yana olanların yeri, gerçekten yenilikten ve cumhuriyetten yana olanların yanıdır; yoksa gericilerin ümit ve faaliyet kaynağı olan taraf değil. ( 1927 )
Milletvekili olarak vazife ve sorumluluk mevkiinde beraber çalışacağımız arkadaşlarımızın geçen tecrübelerden de yararlanarak vazifelerini eksiksiz yapacaklarını ve özellikle milletvekilliğinin her tür düşünceden daha önemli bir millet vekaleti olduğunu ve bunun resmi ve özel hayatta bile bir çok manevi ve belirli külfetleri bulunduğunu gözönünden uzak tutmayacaklarını kuvvetle ümit ederim. ( 1927 )
Bizim yüzümüz, her zaman temiz, pâk idi ve daima temiz ve pâk kalacaktır. Yüzü çirkin, vicdanı çirkinliklerle dolu olanlar, bizim vatanseverce, vicdanlıca ve namusluca hareketlerimizi küçük ve çirkin ihtirasları yüzünden, çirkin göstermeye kalkışanlardır. ( 1927 )
Yapmamıza imkân … olan işleri yapmazsak, tarih bizi tenkit eder. ( 1928 )
Benim isteğim sadece memleket işlerinin Büyük Millet Meclisi’nde açıkça münakaşa edilmesidir. Büyük Millet Meclisi’nde Türk milletinin gözü önünde açıkça konuşulamayacak hiçbir iş yoktur. ( 1930 )
Siyasi yaşamımızda partilerin yeniden oluşmaları, ülkede belediye seçimleri öncesi günlerde meydana geldi. Bu münasebetle dikkati çeken gelişmeleri gözledik. Bu gözlemlerin kazandırdığı deneyimlerden Türk milleti, Cumhuriyetin yaşaması ve gelişmesi için istifade etmelidir. Siyaset sahasında karşılıklı faaliyetin verimli gelişmeleri ancak vatandaşlar arasında düşmanlık yaratılmasına meydan verilmemesiyle sağlanabilir. Bunun çareleri, partilerin içine girebilecek samimi olmayan ve gizli amaçlı unsurların, kanun ötesinde netice isteyen istek sahiplerinin bütün milletçe nefretle karşılanması ve bir de Cumhuriyet esası üzerinde çalışan partilerce bu gibilerin faaliyetlerinden daima uzak kalınmasıdır.
Memlekette basın hürriyetinin de; demokrat bir idareye layık olgunlukta kullanılmasında daha dikkatli bulunacağını ümit ederim.
Hürriyeti kötüye kullanmanın doğurduğu birçok felâketleri çekmiş olan bu memlekette, bu dikkate özellikle gerek olduğu kanaatindeyim. ( 1930 )
Milletin şahıslara, kendini unutacak ve kendini kaptıracak kadar tutkun olması, iyi netice vermez. Bunun tarihte misalleri çoktur. ( 1930 )
Millet tarafından, millet adına, devleti idareye yetkili kılınanlar için, gerktiği zaman, millete hesap vermek, mecburiyeti, lâubalilik ve keyfî hareketle uzlaşmaz. ( 1930 )
İç siyasette meydana getirdiğimiz güven ve huzur, vatandaşlara verimli çalışmalarında gönül rahatlığı ve güven sağlamıştır. Cumhuriyet kanunlarının ve Cumhuriyet kuvvetlerinin hürmet ve itibarı memleket için esas destek ve yaptırım olduğu bir daha ispatlanmıştır. ( 1931 )
Yapmaya gücümüzün yetmeyeceği işleri uyuşturucu, oyalayıcı sözlerle yaparız diyerek millete karşı günlük siyaset takip etmek prensibimiz değildir. ( 1931 )
Siyasi olarak bağımsızlığını kazanmış bir halkın yaşayış ve geleceğe yöneliş hareketinde ümitlerini beslemek ve kendi kudretine itimat hislerini kuvvetlendirmek için ona canlı bir akımın içinde yaşadığı hissini vermek lazımdır. ( 1931 )
Yapığını bilen ve hizmet yolunda tedbirlerine inanan idealistler kendimizi eleştiriye açık görmeyi gerekli görüyoruz… dikkat edilecek nokta olarak gösterdiğim nitelik yalnız laik, cumhuriyetçi, milliyetçi ve samimi olmaktır. ( 1931 )
Devlet ve hükûmeti, kendi malı ve koruyucusu tanımak, bir millet için büyük nimet ve şereftir. ( 1936 )
Milletler üzüntü ve keder bilmemelidir. Önderlerin vazifesi, hayatı neşe ve şevkle ( büyük istekle ) karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir. ( 1937 )
İleri hükümetçiliğin belirgin özelliği, halkı, kudretine olduğu kadar şefkatine de samimiyetle inandırabilmesidir. Büyük, küçük bütün Cumhuriyet memurlarında bu zihniyetin en geniş ölçüde gelişmesine önem vermek, çok yerinde olur… Özel idareler ve belediyeler, büyük kalkınma savaşımızda başarı oranını arttıracak vazifeler almalı ve özellikle hayatın ucuzluğunu sağlayacak, yerine göre tedbirler bulmalı ve yetkilerini tam kullanmalıdırlar. ( 1937 )
Elimizdeki programın ruhu, bizi yalnız bir kısım vatandaşla alâkalı kalmaktan meneder. Biz, büyük Türk Milleti’nin hizmetindeyiz. ( 1937 )
Takip edilen amaçlar hiçbir zaman kişisel olmamalıdır. Geçmiş sistemlere bağlı kalanlar ve geleneklerden sıyrılamayanlar hiçbir zaman modern bir devlet meydana getiremezler. ( 1938 )